25 Mayıs 2010 Salı

Ferâmûş

Osmanlıca çalışmaları çok iyi gidiyor. Sanırım ilerleyen senelerde Osmanlca'mı kullanabileceğim köklü bir çalışma yapmak istiyorum. Parantez: Bugünkü 'açık hava şeysi'nde Nazan Aksoy da üniversite kavramı üzerinde tartışırken üniversitenin insana meslek kazandırmak için var olmaması gerektiğini, kişinin hangi mesleğe ilgisi olduğunu ve kendisini kendisini keşfedeceği bir yer olduğunu söylemişti. Onun dersinde okuduğumuz "Look Back in Anger" oyunu üzerinden eskien üniversitenin bilgi kurumu olduğundan ama meslek kazandıramadığını (Jimmy Porter'a olduğu gibi) bugün ise bunun tersinin amaçlandığından bahsetti. Murat Belge de aynı bağlamda konuştu denebilir. O da edebiyat okumanın hayata eleştirel bakabilmeyi öğrettiğinden bahsetti ve edebiyatın insana kazandırabileceği şeylerin yanından bile geçmemiş olan mühendisler (sanırım Bilgi'nin yeni mühendislik fakültelerine bir taştı bu), işçiler, sığ politikacılardan yakındı. Ve benim aklıma da Bilgi'nin enazından beni Osmanlıca'yla tanıştırma konusunda hayatıma bişeyler kattığı geldi. Who knew? Ben neden bahsediyordum?

Osmanlıca maceralarım. Bilge Özel alanında söz sahibi, Arapça ve Farsça'yı tahminimce çok iyi bilen, biraz fazla ciddi ama prensipli bir hoca. Zeynep Altok biz gençlere:P biraz daha yakın. Özel'le Arapça bilfiğime şükreder halde metinleri okurkenn, Altok'la İngiliz Edebiyatı öğrencisi halimle oturuyorum sınıfta; virmek'in "archaic spelling" olması, kesbî'nin "acquired" dan başka birşey olmadığı, hangi kelimenin "feminen" hangisinin "maskulen" olduğu, sâika nın motive anlamına geldiği (monk'a selamlar), tersanenin etimolojik kökeni -daru's-sına' iken tersaneye ve batı dillerinde arsenale dönüşmesi- tüm bunlardan bağımsız olmamış bir Osmanlıca garip ama azbulunurluğuyla da işin eğlencesini katlıyor tabiki. I just enjoy it!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.