17 Şubat 2010 Çarşamba

Rumeysa:
Evli ve öğrenci genç bir kadın olduğum için bugün birkez daha mutlu oldum. Bir elimde yeni fotokopiden çıkmış Henrick Ibsen'in Peer Gynt'ü, bir elimde akşam sevgili eşime bol vitaminli bir meyve salatası hazırlamak için aldığım kiviler, muzlar; salına salına okulumdan evime yürümek çok keyif verdi. Hem daha özgürsün, hem daha sorumlu. Duvarlara istediğini yapıştırırsın, şarkılar söylersin, koltuklarda zıplarsın; ama evin düzenini de belli standartların üzerinde tutmak zorundasın, pencereleri açık unutmamak. Hoş bir şey, ipler senin elinde. Senin hayatın, senin dünyan. Biraz ödev, biraz ütü, en iyi arkadaşınla muhabbet, sevgilinle "Monk" keyfi, hayırhâh eşinle "Tefsir" dersi. Oh, ne âlâ hayat.

Bugün 17 Şubat 2010, Çarşamba. Blogumuza ilk girdimizi yapmak istedim, akşam Zeyd'e süpriz yapacağım;) Zeyd Zeyd Zeyd Zeyd Zeyd Zeyd- ismini çok seviyorum! Şimdi birşeyler pişirmek üzere kalkıyorum, ciao bella ciao bella'yı söylüyorum bir yandan- geçen hafta Murat Belge'nin dersinde Fransız Devrimi'ni konuşmuştuk, ihtilal sıralarında Fransızların bir marş edindiklerini ve bunun bir çeşit devletler arası milli marş trendine dönüştüğünden bahsetmişti ve bugün de pek çok ülkenin 'national anthem'lerini dinledik. Doğruyu söylemek gerekirse bana hepsi aynı gibi geldi, tam tersini amaçlarlarken kaçınılmaz olarak dekarakterize olmuşlar; e melodiler benzer; tek amaçları coşturmak, sözler benzer; canım ülkem, özgürlük vs. Tüm dinlediklerimiz arasından aklımda kalan sadece devrimci şarkılardan Çav Bella oldu. Ders bittiğinde neredeyse herkes rap rap çıkıyordu sınıftan:)
Akşam olsun, gece olsun, sabah olsun.

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bir yandan Monk diğer yandan tefsir dersi, hakikaten ne âlâ ne memleket :)

    siyah beyaz yakışmışşş, peergunt falan.
    çav bella!

    YanıtlaSil

.