6 Mart 2010 Cumartesi

yürüyenSepetler

"Ey Rabbim;
Göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi
Düğümü çöz dilimden
ki anlasınlar beni.
Amin!"

ile başladı sohbet. Gülesinler de bir şeyler okumak için bir araya her geldiklerinde babam önce bir Fatiha okutur (meailini de) hep beraber bir amin der öyle başlardık derse. Ne güzel değil mi başlangıçta da bitişte de hep Rab'be dua var. Her bir hayrın ancak O'nun izniyle vaki olabileceğinin bilincinde olmak.

Bu haftaki konu "ilah" ismiydi. "Mutlak sukûnetin kendisinde bulunduğu zat" demektir "El İlah".

Dersin zihnimde kalın harflerle yer eden tesbiti şuydu, "Seni ne tatmin ediyor onu söyle; sana ne olduğunu söyleyeyim." Şöyle bir düşününce hakikaten de bunun insanlar için önemli bir turnusol kâğıdı olduğunu görebiliyorum. Güzel bir araba sahibi olmak, güzel bir ev sahibi olmak, bol paralı bir iş sahibi olmak, çok lüks eşyalar sahibi olmak, yat kat sahibi olmak, hangisi tatmin ediyor insanı? Hangisine sahip olunca o an için dinginleşiyorsun? Yoksa ahiret mi ?

Geçen bloglardan birinde de okuduğumuz tefsirde Seyyid Kutub'un Kur'an'ın insanları iki zümreye ayırdığı düşüncelerini yazmıştım. Sanırım aynı yere çıkıyor bu ,konu da.

Ahirete ilişkin olan mı mi tatmin ediyor yoksa masiva mı ? Ahiret ise emel tabi ki O'nun rızasını elde etmek için harcanır dünya. Ne mutlu.


"Referansı Allah olmayan bir davranış hesaplıdır." dedi İslamoğlu. "Allah hesapsız rızık verendir" ayeti geldi aklıma. Ya Rabbi ne yücesin. İnsandan bir şey beklemek ile Allah'tan bizi yaratandan beklemek; kıyaslanması dahi yersiz. Kimisi daha çok maaş için gülümser patronuna, kimisi çocuğunun işe alınması için selam veriri bir diğerine, kimisi başka emelleri için yapar iyiliğini. Ancak hepsinin arkasında bir neden var, maddi bir neden. Ancak şayet sözkonusu Allah için ise ?

Sonrasında kırmısının pek de katılmadığı bir yorumu geliyor. " Allah şirki tevbe ile affeder, diğerlerini tevbesiz de affeder" No comment? .)

"İmanın yarısı inkâr etmektir. Öyle bir şeydir ki iman; eksiklik kabul etmediği gibi fazlalık da kabul etmiyor."

"Şirk deyince akla bir kaç puta tapmak olarak geliyor. Öyle olsaydı biz bu meseleyi çoktan halletmiştik bile." Hakikaten de ben direkt putun karşısına geçip de tapınan birini gördüğümü hatırlamıyorum. Şirk mevzuu kapanmış olurdu böylece. "Şirkin arka planında uzak tanrı tasavvuru vardır." Ki en mühim tesbitlerden birisi de buydu. Allah bize uzak o yüzden aracılara ihtiyaç duyuyoruz vs. Ancak bu kadar açık seçik olmayabiliyor tabi. Aracıların şekli şemaili ve yöntemi değişken.


Velhasıl, Sirkeci gezimiz ne kadar da renkliydi değil mi? Lokumdan yapılmış evler, yürüyen sepetler, çeşit çeşit et ve peynirler.

Gözlüğüme kavuştum bu arada. Hani berada zayi olmuştu ya .)














1 yorum:

  1. Comment: onun bu yorumunu kırmızı değil Kuran kabul etmiyor birkere. bknz.: http://www.kuranmeali.org/kuran_meali.aspx?suresi=nisa&ayet=116 anywayy:)
    Sirkeci gezisi renkliydi hakikaten; muhabbet kuşları, portakalkivilimon suyu, fıstıklı lokumlar, zeytinli günlerr.:)

    YanıtlaSil

.