27 Mart 2010 Cumartesi

Tarihçi, Hukukçu, Yazar, Şair, Siyasetçi ve Dilbilimci

Yarın HTR arasınavım var ve ben bilgisayar başında oyalanıyorum! Şuanda Erzurum Kongresi'nde olmam gerek. Zeyd biran önce gelse de kitabımı elime tutuştursa. Arkadaşıyla dışarıda; biz dün Hayriye Büşra'yla ayakkabı, çanta filan bakıyorduk, bugün o arkadaşıyla Rav4 felan bakıyor. Kadınlar ve erkekler:)

Bugünler elhamdülillah bereketli geçiyor. Derslerin yoğunluğunun azalmasıyla kendimizi etkinliklere vermiş durumdayız. Midterm haftasıyla bahar tatilinin zamanlarını karıştırmış gibi görünüyor olabilirim ama merak etmeyin, geç de olsa hangisinin ne zaman olduğunu belledim. Osmanlıca sınavının cepte olduğunu düşünüyordum ki Zeynep Altok infi'âl ifti'âl derken yanıldığımı gösterdi. Ma'lûm olan i'lâm edildi;) Bu hafta derste buaralar pek sık kullanılan tamlamalar geçti; muvazzaf subaylar; tef'îl babından vazifelendirmek fiilinin ismi mef'ûlu, müesses nizam; kurulu düzen, muktesebât; bir Avrupa Birliği Müktesebâtı dır gidiyor ya acquis communautaire bâbında. Ah bir de şu örneği duymalısınız: işteşlik anlamı veren müfâ'alet bâbından bir kelime; müsâbaka, sabıka kelimesini düşünerek kökünün önce-lik anlamında olduğunu çıkarabilirsiniz, işteşlik anlamını da katarak türkçeleştirelim: öne geçişme:) Osmanlıca'yı seviyorum.

Dün akşam Ümit Meriç hanımefendi de eskidili anlamanın öneminden bahsetti, annesinin öğretmeni Reşat Nuri Güntekin imiş, bukadar yakın bir neslin dilini kullanıldığı şekliyle anlayamamanın cehâletten başka bir şey olmadığını söyledi. Fatma Aliye'nin dilini hatta elyazısını da okuyup anlayabiliyor olmaktan dolayı çok mutluyum. Devam edeceğim inşallah. Fatma Aliye'nin babası Ahmet Cevdet Paşa dünkü söyleşinin konusuydu. Ümit Meriç doktora tezini onun üzerine yazmış, fakat ona karşı hissettiği yakınlık sadece bundan kaynaklanmıyor. Avrupaî bir ailenin içinde Fransızca kitaplar okuyarak büyümüş bir insan olarak, tamamen Batılı bir kadın hissiyâtından müslüman hanıma dönüşmesi Ahmet Cevdet Paşa'nın 12 ciltlik Kısas-ı Enbiyâ'sını okuduktan sonra olmuş. "Düşünce kıblemi Avrupa'dan kendi dünyama çeviren oydu" diyor. Ahmet Cevdet Paşa İbn Haldun'un Mukaddime'sini ilk kez Türkçe'ye çeviren kişi. Mecelle'yi hazırlayan kişilerden. İlk Osmanlıca gramer kitabının, ilk Türkçe mantık kitabının da yazarı, aynı zamanda şair de; zaten Cevdet ismi onun mahlasıymış. Ayrıca Osmanlının yetiştirdiği en büyük vakanüvis olarak kabul ediliyor. Vak'a-Nüvis sanıldığı gibi yabancı bir kelime olup vakanüvist olarak yazılmıyor, Farsça bir kelime ve vak'aları, saltanatın tarihi olaylarını kaydeden kişi gibi bir anlamı var. Ahmet Cevdet Paşa'yla bukadarcık bilgiyle tanış olduk sayılır mıyız bilemem, ama Zeyd'le belki birgün Bebek sahilindeki Cevdet Paşa Caddesi'nden geçersek, saygıyla yâd edip ruhuna bir Fâtiha okuyacağız inşallah.

İyiki doğdun Cevdet Paşa!
27 Mart 2010, Cumartesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.